Ankara'dayım. Liman kitap kafe diye bir yerde oturuyorum. İslami İlimler okurken Rumeysa sayesinde tanıdım İhtiyar kitapevini. Yıllarca gitmek istedim ama nasip olmadı. Gerçi pek de sevmem Ankara'yı. Neden bilmem, sanki her yere uzak bir yerin adı Ankara... Şimdi burada otururken hüzünlenmemek elde değil. Konuyu tam olarak bilmiyorum bu yüzden dikkatli seçmeliyim kelimelerimi. Çünkü bazen kelimeler bir insanın Azrail'i oluyor...
İbrahim abi vardı. Bunu yazmak bile insana hüzün veriyor. Okulda acımasızca laf söyleyen arkadaşlarımdan kurtulmak için büyümek isterdim. Büyük insanların birbirini incitecek laflar söylemediğini düşünürdüm. Başkasına yılan gibi sokmanın çocukluğa ait olduğunu ve saçma bir oyun olduğunu zannederdim. İbrahim abi... Bazı çocuklar vardır kendisine laf söylendiğinde ağlarlar, hataları ortaya çıktığında yerin dibine girmek isterler. Oysa hayat sana hata yapma hakkını vermiştir. Hatta Allah biz insanları hata yapıp bundan pişman olduğumuz için helak etmiyor, öyle diyor. Peki biz neden hata yapma payını vermiyoruz kendimize? Bir gün bir hata yapınca bundan sonra hiç düzelemezmişiz gibi geliyor ve çoğu insan bundan dolayı hata üstüne hatalar ekliyor ve eskisi gibi olamayacağına inanıyor. Bu inançla yaptığı her hata ile daha fazlasına yöneliyor daha fazlasına...
Büyüdükçe insanların birbirinden daha çok nefret ettiğini anladım. Eğer birini öldürmek serbest olsa pek çok kişi bir diğerini abidik gubidik sebepten öldürür. Hem bütün dinlerde hem ahlak ilkelerinde hem de yasalarda yasak olmasına rağmen abidik gubidik sebeplerle öldüren insanlar da var tabi. Hayatta kendimize hata yapabilme payını vermeliyiz. Hepsi geçecek hepsi unutulacak, bu yüzden sana verilen hediyenin yani hayatın değerini bilmelisin.