10 Mart 2020 Salı

Kırıntı

 Dün Dolunay vardı ve ben sanırım en güzel Dolunay manzaramı dün gördüm. Bir de dedemin karşısında divanda yatarken gece bir ara gözlerimi açtığımda aralık perdeden gördüğüm Dolunay.. O zaman çok korkmuştum. Ay o kadar yakındı ki elimi uzatsam dokunacak gibiydim. Ben doğmadan önce annem rüyasında Ay'ın karnına girdiğini görmüş. Belki de çocukluğumda masal gibi anlatılan bu rüyanın etkisindendir korkum.
 Sanırım Ulviye idi ya da kırkaltıdan biri rüyasında gördü. Deniz kenarında güzel bir evin bahçesinde çamaşır asıyormuşum. Ya da herhangi birşey ile karıştırıyor olabilirim. Geleceğe dair yapmak istediğim şeyi biliyorum aslında. Hayatımda hiç bilgimle övünmedim. Güzel olduğumu düşünmedim. Yetenekli olduğumu da. Ama bir bahçem olsun istiyorum ve müstakil bir evde yaşamak istiyorum. Denizin şarkısının pencereden dolmasını istiyorum. Kendime yetebileceğim bir hayat. Ya da babamla hayalini kurduğumuz bisiklet gezisine çıkarız. Kırk yaşıma geldiğimde Nur ile hayalini kurduğumuz yola düşmek. Gerisini bilmiyorum. Yollara karnı doysun diye kuşların ekmek kırıntısı dökerim. Keşke veterinerlik okusaydım. Karşıma bir kuş daha çıkarsa yuvasından düşmüş ona yardım ederdim. Yayladaki kırlangıç yavrusu yaşıyor mu? Hayat örgü gibi. Örgünün ilmeklerinin birbirine katılması gibi. Bir şekilde bir şeyler düzelir inancını hep taşımasam dayanamazdım heralde. Bizim köyde delirenler çok ama ya bir gün delirirsem kaygısı da taşımıyor değilim.
 Bugün bir an bütün bu yorgunluklardan ve kaygılardan üzerimi toprağın örttüğünde kurtulacağımı fark ettim. O serin toprak ile sükun bulacağımı... Hiç geçmezse ölünce geçer düşüncesi bütün ruhumu ısıttı. Ve bir gün bu hayattan yorulup gitmeyi kendimizin de isteyeceğini fark ettim. Gitmek için de azık gerek. Yolda serçeler için kırıntı gerek. 

tiksinti

      insan kendisi olmak dışında her şeyden vazgeçebilmeli. aşktan, paradan, hayallerden, dünyadan. geriye kalacak tek şey kişinin kendisi ...