İnsanlar yalan söyler çünkü insan yalan söyleyebilir. Yalan söylememek insanların tercihidir. En sık söylenilen yalan top 10 listesi yapılsa yalan söylemiyorum lafı bir numarayı alır. Neyse mevzumuz bu değil. Yazmaya dair kendimi engelleyemediğim bir istekle geçtim bilgisayarın başına. Takip edenler bilir uzun zamandır yazamıyordum. Donmuş gibi hissediyordum kendimi. Geçmişten beni şoka uğratacak rahatsız edici haberler aldım. Bütün çocukluğum bu acı olayın gölgesinde tir tir titreyerek geçmiş meğer. Sadece bu zamana kadar sebebini bilmemişim. Omuzlarımda daha sebebini bilmediğim neleri taşıyorum, neleri öğrenip neleri öğrenmeden öleceğim! Çok garip ve ironik. İnsanlar kendi hayatlarına, acılarına, kendi duygularına, fikirlerine o kadar odaklanmış ki bağırsan bile seni duymuyor.
Nur bana hayır anlamıyorsun. Ben seni anlıyorum hem de çok iyi anlıyorum ama sen beni anlamıyorsun diye az isyan etmedi bana. Haklıydı muhtemelen. Belki de onun anlattığı kelimelerin bende bulduğu anlam onun anlatmak istediğiyle uyuşmuyordu. Çocukluğum boyunca düşündükçe tüylerimi diken diken yapan kabuslar gördüm. Bir akşam saklambaç oynarken her gün gittiğimiz marketin yolunda bir yere saklandım. Beş dakika geçtikten sonra oyun mahalline döndüğümde oynayan kimse kalmamıştı. Beş dakika beklememişim. O bekleyiş esnasında korku hissetmesem de sonrasında her gün rüyamda orada saklandığım yerden birileri beni kaçırıyordu. Kaçırmaları sorun değildi aslında. Ağzımı örtmedikleri halde bağırmayı deniyor ve bağıramıyordum. Bağırmayı her deneyişimde sanki ses tellerim kaybolmuş gibi çok ince, belli belirsiz bir ses çıkıyordu ağzımdan. Ben zor duyuyorken kimse duyamazdı, kimse duymuyordu. Etrafta kimse yoktu ama olsa da fark etmezdi. Hiç kimse dönüp bakmıyordu. Yine de rüyayı kabusa çeviren şey bağırsam da sesimin duyulmamasıydı. Büyüdüm yirmi sekiz yaşındayım. (Artık Aykut abi yaşını büyütme diyemeyecek :)) Günden güne bu duygunun hayatıma nasıl dolduğunu inanın bilmiyorum. İnsanlar hangi dünyaya kulak kesilmişse öbürüne sağır. İnsanlar hangi dünyaya kulak kesildi bilmiyorum ama çocukluk kabusum çöküyor üstüme. Bağırıyorum, bağırmaya çalışıyorum. Anlatmaya çalışıyorum, hoş anlaşılsam ne değişir bilmiyorum. Belki de anlatamıyorumdur. Belki böyle bir ihtimal de vardır ama yine de dinleyen bir kulak olduğuna inanmıyorum. Çok sessiz olduğumdan şikayet eden insanlar derdimi anlatınca kaçıyorlar. Arkadaşım güvenmiyordum işte size. Güvenmiyordum işte, neden güven kazanıp bu güveni yıkıyorsunuz! Bazı arkadaşlar vardır sadece iyi günlerinde yanındadır. Bazıları sadece kötü gününde. Dost var mı? Bu soruya yine de şımarıkça cevap veremem. Dosta yakın insanlar da var hayatımda. Nur da var. Sanırım söylediği her sözle beynime çivi çaksa da hatta benim bilinçsizce tekrarladığım hatalarımı birer tokat gibi yüzüme yüzüme çarpsa da. Sanırım pek çok şeyimi ona rahatlıkla anlatabiliyorum. Genelde beni dişlese de yine de en karanlık yönlerimi bile anlatıyorum. Bu yüzden kendimi çok suçlu hissediyorum. Neden anlamıyorum onu? Kabuslarımda ki gibi çığlıklar atıyor yanı başımda belki ama farkında değilim. Gerçi onun hallerini yaşayarak tecrübe ediyorum. Mesela geçen sene beynine ulaşamadığını söylerdi. Ben de bu sene epey bir süre beynime ulaşamadım. Sesler onu deli ediyordu bazen. O delirmenin ve bayılmak üzere olmanın nasıl bir duygu olduğunu İran'da Parham'ın karşısında yaşadım. Gerçi biraz da açlıktan olmuştu. Rengim attı, terlemeye başladım. Ayakta dururken bir anda yalpaladım. Sanırım Kübra koluma girmese yere yapışırdım. O gün Aysun abla ve Kübra koluma girdi ve güzel bir pizzacı da karnımızı doyurduk. İran'ın en güzel şeylerini sırala deseler pizza ve cips başı çekerdi. Hoş sinemasını da sevmiştim. Sinema salonları buranın aksine uygun fiyatlı ve içeride istediğin her şeyi yiyebiliyorsun. Buna çekirdek de dahil. Sinemada sese pek alışık olmayan bizler için biraz zor olsa da sonradan keyif almaya başlıyorsunuz. Babam Toros emminin köyde açık hava sineması açtığını anlatmıştı. Sandalyeleri dizip Toros emmiye yardım edermiş sonrasında da bedava film izlermiş. O filmlerde bisküvi arası lokum, çekirdek vesaire şeyler yenirmiş. Acaba sinemaya sarma falan getiren olmuş muydu?! Kesin olmuştur. Tencerelerde sarmalar, leğende meyveler, yufka ekmeklerin olması çok mümkün.
Sanırım beni yazmaya iten ilk sebep anlaşılmamak. Yıllarca ilkokuldan beri kendimi defterlerle baş başa bulma sebebim de bu. Bunu fark etmem iyi bir şey mi bilmiyorum. Sonrasında getirileri ya da götürüleri neler bilmiyorum ama daha bilinçli yazmaya başlayacağım diye bir umut var içimde. Bu süreçte bir öykü yazar mıyım acaba? Kendimi arayıp kendimi bulmak gibi bir derdim yok ama galiba kendime geliyorum. Hoş bildiğim bir hale döneceğimi zannetmiyorum ama benzerlikler var.
İstanbul! Seviyor muyum seni bilmiyorum ama şuna eminim ki eğer sevdiğim insanlar senin içinde yaşamasa yönümü bile dönmem sana. Ne kadar güzel olursan ol içinden de dışından da beton dökülmüş ve insan basmış bir haldesin. Karıncalara benziyor insanlar sende. Üstelik uzaktan bakınca bile sadece bir kısmı görülüyor.
Galiba bilgisayarla yazmak da ayrı güzel. İnsanın yazdıkça yazası geliyor. Çok uykum var. Gerçi uyandığım andan itibaren çok uykum oluyor. Alerji ilacının yan etkisi. Şu korona günleri bir miktar canımı sıkmaya başladı. Türkiye'nin en fazla vaka görülen bir yerinde yaşıyorum ve geçmişte yaşadığım bazı rahatsızlıklardan dolayı ürküyorum da. Yemek sepeti çalışıyor mu acaba? Bekar yaşayan insanlar en çok oradan yemek siparişi veriyor. Aç kalmazlar inşallah. Dilerim hepiniz iyisinizdir. Ramazan da yaklaşıyor. Allah Ramazan ayının bereketine bütün dünyayı bu zor durumdan kurtarır. Durumun vahametini mi kavrayamadım bilmiyorum ama neden bu kadar içim rahat! Kendime kitap sipariş etmiştim doğum günü hediyesi olarak. Kargolarda da aksama olacakmış. Dilerim çabucak gelir.
tiksinti
insan kendisi olmak dışında her şeyden vazgeçebilmeli. aşktan, paradan, hayallerden, dünyadan. geriye kalacak tek şey kişinin kendisi ...
-
Sinirden ellerim titredi. Uzun zamandır bütün bedenimi kaplayan uyuşukluktan sonra hissedebildiğim ilk şeylerden biri bu. Çok sinirliyim am...
-
Kafedeki sineklere bakıyorum. Durmadan kaşınan ve kaşınmaktan artık dokunsam acıyan yerlerim var. Bu yüzden sinekleri uzak tutmalıyım kendim...
-
Anadan geçilir Hasan yardan geçilmez diyor türküde. Hasan köylüye işkence eden eşkıyaları öldürünce hapse girer ve çıktığında sevdiğinin ev...