Dişimin kenarında bir yara vardı. Dişçiye gittiğimde yarık olarak iyileşmiş bu böyle kalır dedi. Hayatta zamanla geçer dedikleri şey de böyle olsa gerek. Acıtmıyor ama koca bir boşluk var. Bu boşluklarda hissediyorum seslerin yankılanışını ve serinliği. O serinlikten başka da hissettiğim bir şey yok. Sanırım kendimi savunma yöntemi olarak duygularımı kapatıyorum.
Bugün bir rüya gördüm. Hüsna ile bir yolculuğa çıkmışız deniz kenarında. Otobüste birbirimizle konuşurken o en sevdiğim mavilikteki hafif hafif dalgaların arasında üçer beşer tane yunus zıplıyor. Bir süre sonra denizin üzerinde zıplayan o kadar fazla yunus vardı ki Hüsna'ya bak diyorum bak ne kadar güzeller. Tam o esnada bir geminin yakınında bir şey zıplamaya başlıyor. İsminde çubuk olduğunu bildiğim bir türden. O koskoca bedeni denizden yukarı doğru tırmandıkça nasıl mutlu olduğumu anlatamam. Sonrasında uykumdan uyanmaya başladığım için, ya bu salak balina karaya vurursa diyorum. Ve gerçekten sanki hiç mesafe yokmuş gibi yola vuruyor. Trafikte araçlar var. Son durak filminin bir sahnesi gibi diyorum ve balina için çok endişeleniyorum. Çünkü onu suya geri koyma gibi bir istek kimsede uyanmaz. Burası Türkiye diye içimden geçerirken rüyam uzak seslere dönüşüyor ve uyanıyorum. Bunu yazarken aklıma geldi de bir rüyamda da şehrin sokaklarında balina kovalamıştı beni. Aynı manyak balina olabilir mi? O ise bu sefer korkmadım hatta çok sevindim onu görünce. Galiba denizin kenarında yaşarken içimin denizlerini de büyütmüşüm. O denizler de çok güzel. Allah'ım deniz görmeden nasıl yaşarım...
Uzun zamandan sonra Yavuz Selim Camisine gittim. Sanki eski samimi bir dostu görmüşüm gibi hissettim. O kadar özlemişim ki. Elimde olsa sarılırdım camiye. Sık sık sanatına tüküreyim hayat sanattan daha büyüktür diyorum. Artık çok fazla durulmak ve sakinleşmek istiyorum. Eğer bu durgunluk kırk yaşımda gelecekse kırka bir kırk daha eklemek isterim. Bu kadar fırtına içinde yaşadıktan sonra o kırk yılda firtınaları tekrar tekrar düşünmek istiyorum.
Hayatta imtihanları daha zor olanlar varmış. Halam öyle dedi. Bunun için bana agır gelen bu imtihana şükretmeli miyim? Abimin kafasını duvarda top gibi sektirmek istiyorum. Yıllar önce bir kadınla bir adam karşısındaki insanı tanımadan onun hakkındaki sorulara cevap verdiği bir video izlemiştim. Soru kısaca şuydu. Aşık olduğunuz biriyle on yıllık bir birliktelikten sonra yeniden birisine aşık oluyorsunuz. Aşkı mı tercih ederdiniz yoksa birlikteliğinize devam mı edersiniz. Kadın adamın aşkı tercih edeceğini söylese de adam aşkı değil birlikte olduğu insanla birlikte olmaya devam edeceğini söyledi. Aşk geçici bir duygu, on yılda karşılıklı güven kurmak ve huzur bulmak aşka tercih edilebilecek bir şey değil. Bu cevabını o kadar çok sevdim ki adamın. Pek çoğumuz hep bir heyecan peşinde. Hep coşkun duygularla yaşayacaklarını, yaşayabileceklerini sanıyorlar.
Angelaya göre aşk kavuşabilme çabasıdır ve insanlar iki türdür. Akla ve mantığa yani düzene sıkı sıkı bağlılar bir de aşık meşrebliler. Doğrucu ve yanlışcılardan dayak yiyenin sığındığı dergâhlar gibi aşık meşrebliler. Ve kainatı anlama şekilleri bile bu insanların birbirinden farklı. Bence insanlar ikiye ayrılmıyor insan kendi içinde çok ayrılıyor. Başkalarının yanlışlarında parmak sallayıp cellat kesilirken, kendi hatalarını gece gibi örtüyorlar ve olaki bu hataları açığa çıktığında merhamet istiyorlar. İstiyorlar ki insanlar ona aşık meşrebli muamelede bulunsun. Ve ona gel ne olursan gel desin. Başkasında ilk taşı atan sendin oysa. Ne ara birbirimize bu kadar merhametsiz olduk? Ne ara bu kadar hodperest olduk!
Kabe'yi özledim. Orada namaz kılmayı, tavaf etmeyi ve merdivenlerine oturup onu seyretmeyi özledim. Keşke gidebilsem.
Kızsam da etsem de bu hayatın dışına çıkmak ya da başkası olmak istemem. Allaha kızmak ben senin kulunum bana niye bunları yaşatıyorsun dayanamıyorum demek isyan mı? Sanki daha çok acemilik. Denize yukarıdan bakarken dalgaların dalga olduğunu görürsün ama denizin içindeysen o dalgaları sadece seni boğan su kütlesi olarak görürsün. Yine de fırtınanın sahibine sığınıyorum. Kalbimle, aklımla, dişimle, tırnağımla, canımla sığınıyorum. Başıma gelen bu şeyler senden. Bunlardan kurtuluş da senden. Sadece dayanamadığım zamanlarda sana dayanamıyorum diyorsam isyan ettiğimden değil yardımını istediğimden. Senden başka bana karşılık verecek kol kanat gerecek kimim var ki... Şükür.
7 Mart 2020 Cumartesi
tiksinti
insan kendisi olmak dışında her şeyden vazgeçebilmeli. aşktan, paradan, hayallerden, dünyadan. geriye kalacak tek şey kişinin kendisi ...
-
Sinirden ellerim titredi. Uzun zamandır bütün bedenimi kaplayan uyuşukluktan sonra hissedebildiğim ilk şeylerden biri bu. Çok sinirliyim am...
-
Kafedeki sineklere bakıyorum. Durmadan kaşınan ve kaşınmaktan artık dokunsam acıyan yerlerim var. Bu yüzden sinekleri uzak tutmalıyım kendim...
-
Anadan geçilir Hasan yardan geçilmez diyor türküde. Hasan köylüye işkence eden eşkıyaları öldürünce hapse girer ve çıktığında sevdiğinin ev...